İmparator Konstantin tarafından 330 yılında başkent ilân edilen İstanbul’un tarihi yarımadasında, Sultanahmet’in tam kalbinde yer alan bir meydan var. Adım attığınız anda sizi zamanda geriye, Bizans İmparatorluğu’nun görkemli günlerine götürüyor, Konstantinopolis Hipodromu. Günümüzde Sultanahmet Meydanı olarak da bilinen bu alan, binlerce yıl önce İmparator Konstantin tarafından şekillendirilmiş, o dönemde İstanbul’un (o zamanki adıyla Konstantinopolis) sosyal ve politik hayatının merkezi olmuştu. İşte bu meydan, Konstantin’in mirasını en yakından hissedebileceğiniz yerlerden biri.
Yol Tarifi
Yorum Yazın
Paylaşın
Dinleyin
İmparator Konstantin tarafından 330 yılında başkent ilân edilen İstanbul‘un tarihi yarımadasında, Sultanahmet’in tam kalbinde yer alan bir meydan var. Adım attığınız anda sizi zamanda geriye, Bizans İmparatorluğu’nun görkemli günlerine götürüyor, Konstantinopolis Hipodromu. Günümüzde Sultanahmet Meydanı olarak da bilinen bu alan, binlerce yıl önce İmparator Konstantin tarafından şekillendirilmiş, o dönemde İstanbul’un (o zamanki adıyla Konstantinopolis, Osmanlı’daki adıyla Konstantiniyye) sosyal ve politik hayatının merkezi olmuştu. İşte bu meydan, Konstantin’in mirasını en yakından hissedebileceğiniz yerlerden biri.
Sabahın erken saatlerinde Sultanahmet’e doğru yürürken, Hipodrom ya da günümüzdeki adıyla At Meydanı‘nın bugünkü sakin ve huzurlu atmosferi, bir zamanlar burada yaşanan devasa gösterilerin, araba yarışlarının ve politik olayların izlerini taşıyor gibi. Meydanın ortasında yer alan sütunlar, obeliskler ve taş yapılar, sizi Bizans dönemine, İmparator Konstantin’in İstanbul’u başkent ilan ettiği yıllara götürüyor.

İstanbul’un Roma İmparatorluğu’nun doğudaki başkenti olması, 330 yılında İmparator Konstantin tarafından gerçekleştirilmiş bir karardı. İmparator, bu şehri sadece bir yönetim merkezi olarak değil, aynı zamanda Roma’nın büyüklüğünü ve gücünü Doğu’da temsil eden bir sembol olarak görüyordu. İlk Hristiyan Bizans İmparatoru olan Konstantin, kökleri M.Ö. 667’ye dayanan Bizantion şehrine adını verdi ve Konstantinopolis’i (bugünkü İstanbul) görkemli bir imparatorluk başkenti haline getirdi. Hipodrom Meydanı da, bu büyük dönüşümün en önemli sahnelerinden biri oldu.
Hipodrom, Roma İmparatorluğu’nun en önemli kamusal etkinliklerinden biri olan at arabası yarışlarına ev sahipliği yapan devasa bir stadyumdu. İmparator Konstantin, Roma’daki Circus Maximus’a benzer bir yapı inşa ettirerek, burayı İstanbul’un sosyal hayatının merkezi haline getirdi. Hipodrom’da sadece yarışlar değil, imparatorluk törenleri, zafer kutlamaları ve halkın büyük coşkuyla katıldığı festivaller de düzenlenirdi. Bir zamanlar bu meydanda toplanan binlerce insanın coşkusu, taş döşemeler arasında yankılanan tezahüratlar ve o dönemin ihtişamı, bugün de burada hissediliyor.

Meydanın ortasında yer alan Mısır Obeliski, İmparator Theodosius tarafından Mısır’dan getirtilmiş olsa da, Konstantin’in şehri dönüştürme vizyonunun bir yansıması olarak kabul edilebilir. Bu görkemli obelisk, Bizans’ın Roma İmparatorluğu’nun bir devamı olduğunu vurgulayan sembollerden biri. Bugün bu taşın etrafında dolaşırken, üzerinde yer alan hiyeroglifler ve görkemli yapısı, Bizans İmparatorluğu’nun farklı kültürlerle nasıl iç içe geçtiğini ve bu meydanın kozmopolit yapısını gözler önüne seriyor.
Biraz ilerde, Yılanlı Sütun olarak bilinen yapı duruyor. İlk olarak Delfi’de inşa edilmiş olan bu sütun, Persler’e karşı kazanılan bir zaferin anısına yapılmış ve Konstantin tarafından Hipodrom’a getirilmiştir. Yılanlı Sütun’un tarihi, antik dünyadan Bizans’a uzanan bir bağın simgesi olarak karşımıza çıkar. Burada dolaşırken, sadece Konstantin’in bu şehri nasıl dönüştürdüğünü değil, aynı zamanda bu şehri dünya tarihinin bir parçası haline getiren derin kültürel mirası da hissediyorsunuz.

Hipodrom Meydanı’nın bir köşesinde, Konstantin Dikilitaşı yükseliyor. Bu sütunun, İmparator VII. Konstantinos tarafından restore edilmiş olsa da, ilk olarak İmparator Konstantin döneminde inşa edildiği düşünülmektedir. Üzerindeki taş işçiliği ve görkemli duruşuyla bu dikilitaş, Konstantin’in şehirdeki izlerinin hala nasıl canlı kaldığını gözler önüne seriyor. Dikilitaşın etrafında dolaşırken, Konstantin’in bu şehri ne kadar büyük bir titizlikle yeniden şekillendirdiğini anlamak mümkün.
Bugün Sultanahmet Meydanı’nda yürürken, meydanın bugünkü haline bakmak bile Konstantin’in İstanbul’u nasıl kökten değiştirdiğini ve Bizans’ı Roma İmparatorluğu’nun devamı olarak nasıl yeniden inşa ettiğini anlamaya yeterli. Günümüzde meydanın etrafında yer alan Ayasofya, Sultanahmet Camii ve Topkapı Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu’nun izlerini taşısa da, bu alanın temelleri, İmparator Konstantin’in bu şehri bir dünya başkenti yapma vizyonuna dayanır.

Gezimin sonunda Hipodrom Meydanı’ndan ayrılırken, İstanbul’un tarihi katmanları arasında Konstantin’in izlerini takip etmenin verdiği derin hayranlıkla doldum. Sultanahmet’in taş döşeli yollarında yürümek, her adımda Konstantin’in mirasına dokunmak gibiydi. Bu meydan, bir zamanlar Roma’nın Doğu’daki kalbi olarak atıyordu ve bugün hâlâ, binlerce yıl sonra bile, bu derin tarihi hissedebiliyorsunuz.
İstanbul’un tarihini anlamak isteyen herkes için Hipodrom Meydanı, Konstantin’in şehri dönüştürdüğü döneme dair en güçlü tanıklığı sunuyor. İmparator Konstantin, sadece bir şehir kurmadı; bir medeniyet inşa etti ve bu medeniyetin kalbi, Hipodrom’da atmaya devam ediyor.