İstanbul’un tarihin derin izlerini taşıyan, çok kültürlü yapısıyla dikkat çeken, biraz da gözlerden uzak kalmış bir semt arıyorsanız, Samatya tam da böyle bir yerdir. Marmara Denizi kıyısında, Fatih ilçesine bağlı olan bu semt, İstanbul’un eski dokusunu hala koruyan, nostaljik bir köşesidir. Samatya, bir zamanlar Rum, Ermeni ve Yahudi nüfusunun yoğun olduğu, bugünse sakin atmosferi ve renkli sokaklarıyla sizi geçmişin içine çeken bir mahalle.
Samatya, Bizans döneminden beri var olan bir yerleşim bölgesi olarak bilinir. Eski adı “Psamatheia” olan bu bölge, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar geçen sürede İstanbul’un önemli yerleşim yerlerinden biri olmuştur. Samatya ismi de bu Bizans döneminden gelmektedir; Yunanca’da “kumlu yer” anlamına gelir. Bugün bile bu tarihi izler, semtin taş döşeli dar sokaklarında, eski kiliselerinde ve tarihi evlerinde hala hissedilir.

Sabahın erken saatlerinde Samatya’ya doğru yürürken, ilk dikkat çeken şey semtin sessizliği ve huzur dolu atmosferidir. İstanbul’un diğer semtlerindeki yoğun kalabalık ve koşturmacanın aksine, Samatya sakin ve durgun bir yaşam tarzı sunar. Semtin merkezine vardığınızda, Samatya Meydanı sizi karşılar. Burada sıralanmış küçük kafeler, lokantalar ve esnaf dükkanları, semtin samimi ve komşuluk ilişkilerine dayalı havasını hemen hissettirir. Samatya Meydanı, semtin sosyalleşme noktası olarak hala canlılığını koruyan bir yerdir. Sabahın erken saatlerinde esnafın dükkânlarını açtığını, kahvelerde oturanların sıcak sohbetlere daldığını görebilirsiniz.
Samatya, İstanbul’un çokkültürlü yapısının adeta bir minyatürü gibidir. Semtte dolaşırken, yüzyıllar boyunca bir arada yaşamış farklı toplulukların izlerini taşıyan yapılarla karşılaşırsınız. Surp Kevork Ermeni Kilisesi, Samatya’nın kalbinde yer alan en önemli tarihi yapılardan biridir. 12. yüzyıldan kalma bu kilise, İstanbul’da yaşayan Ermeni cemaatinin en eski ve en önemli ibadethanelerinden biri olarak bilinir. Kilisenin içindeki freskler, tarihi atmosferi ve mistik havası, ziyaretçilerini derinden etkiler. Surp Kevork Kilisesi, Samatya’nın çokkültürlü yapısını ve geçmişte bu semtte yaşayan Ermeni nüfusunun izlerini en iyi yansıtan yapılardan biridir.

Samatya’nın en dikkat çekici bir diğer yapısı ise Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesidir. Samatya, Osmanlı döneminde Rum nüfusunun da yoğun olarak yaşadığı bir semtti ve bu kilise, İstanbul’un Rum Ortodoks cemaati için önemli bir ibadet yeri olarak hizmet vermiştir. Dar sokaklarda dolaşırken bu kilisenin görkemiyle karşılaşmak, Samatya’nın dini ve kültürel çeşitliliğinin en büyük kanıtıdır.
Tarihî kiliselerin yanı sıra, Samatya’nın bir diğer önemli yapısı da Samatya Balıkçı Barınağıdır. Semtin Marmara Denizi’ne olan yakınlığı, burada balıkçılığın da önemli bir yer tuttuğunu gösterir. Samatya’nın sahil kıyısında yürürken, balıkçı teknelerini, denize açılmaya hazırlanan balıkçıları ve sabahın erken saatlerinde dönen teknelerden gelen taze balık kokusunu hissedebilirsiniz. Sahil boyunca yürüyüş yapmak, Marmara’nın serin rüzgarını hissetmek ve denizi izlemek, Samatya’da huzur dolu bir gün geçirmek için mükemmel bir fırsat sunar.

Samatya’nın tarihi sadece kiliseleri ve deniziyle sınırlı değil. Semtin dar sokaklarında dolaşırken, eski ahşap evler ve cumbalı Osmanlı yapıları karşınıza çıkar. Bu evlerin pek çoğu zamanla restore edilerek ayakta kalmış ve semtin nostaljik dokusunu korumaya devam etmektedir. Samatya, İstanbul’un tarihî dokusunu modern hayatla birleştiren nadir semtlerden biridir. Her köşede bir zamanlar burada yaşamış olan farklı kültürlerin izleriyle karşılaşmanız mümkündür.
Samatya sadece tarihi ve mimarisiyle değil, aynı zamanda zengin mutfak kültürüyle de dikkat çeker. Semtteki küçük lokantalar, taze deniz ürünleriyle meşhur Samatya balıkçıları ve esnaf lokantaları, ziyaretçilere İstanbul’un en otantik lezzetlerini sunar. Burada deniz kenarında bir balık lokantasına oturup, taze balık eşliğinde manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz. Samatya, aynı zamanda geleneksel tatlıları ve lezzetli mezeleriyle de bilinir.

Sonuç olarak, Samatya, İstanbul’un geçmişiyle bugünü birleştiren, tarihi dokusunu ve çokkültürlü yapısını hala koruyan, sakin ve huzurlu bir semt olarak ziyaretçilerini bekliyor. İstanbul’un kalabalığından kaçıp, hem Marmara Denizi’nin huzurunu hissetmek hem de şehrin derin tarihine tanıklık etmek istiyorsanız, Samatya’nın taş döşeli sokaklarında kaybolmak tam da bunu yaşamanın en iyi yoludur.
İstanbulun eski semt olma özelliklerini korumaya başarmış nadir lokasyonlarından…