İstanbul’u gezmeye devam ederken son durağımız Emirgan Korusu oldu. Emirgan korusu Avrupa Yakası’nda Sarıyer’de İstanbul Boğazı kıyısında 47 hektarlık bir alanda sırtlar ve yamaçlar üstüne yayılmış harika bir koru. Ülkemizin önemli korularından olan Emirgan Korusu gidilip görülmeyi fazlasıyla hak eden bir yer.
Yol Tarifi
Yorum Yazın
Paylaşın
Dinleyin
İstanbul’u gezmeye devam ederken son durağımız Emirgan Korusu oldu. Emirgan korusu Avrupa Yakası’nda Sarıyer’de İstanbul Boğazı kıyısında 47 hektarlık bir alanda sırtlar ve yamaçlar üstüne yayılmış harika bir koru. Ülkemizin önemli korularından olan Emirgan Korusu gidilip görülmeyi fazlasıyla hak eden bir yer.

Burası ayrıca dış çekimler için çok ideal bir yer. İster kendiniz isterseniz profesyonel ekiplerle fotoğraf çekimi yapabilirsiniz. Her yıl 1-30 Nisan arasında yapılan Emirgan Korusu Lale Festivali bu dönemlerde korunun en şenlikli günlerine ev sahipliği yapıyor. Ziyaret saatleri sabah 07.00 akşam 23.00 arasında. Giriş ücretsiz olup ulaşımı her türlü kolay olan bir mekan. Sarıyer’e giden belediye otobüsleri ile Emirgan durağına 5 dakika yürüme mesafesinde. Emirgan’a ulaşmak için Marmaray Sirkeci durağından indikten sonra Eminönü vapur iskelesinden kalkan şehir hatları vapurunu kullanabilirsiniz.
Özel araçlarla da rahatlıkla girilebilen park sorunu da yaşanmayan bir alana sahip. Burası özellikle Nisan ayında Lale festivali zamanında müthiş bir görüntüye sahip. Yürüyüş yapmak, piknik yapmak, temiz hava alarak güzel bir gün geçirmek için gidilebilecek çok ideal bir yer. Emirgan korusu 17. yüzyılda Osmanlı padişahı IV. Murat tarafından İranlı Emir Güne Han‘a armağan edilmiştir. 1871-1878 yılları arasında 3 köşk yapılmıştır. İsimleri Pembe Köşk, Sarı Köşk ve Beyaz Köşk olan bu yapılar görülmeye değer eserlerdir.

Daha önce Feridun Bahçeleri olarak adlandırılan bölge, bundan sonra Emirgan Korusu olarak adlandırılmış. Yüzyıllar boyunca pek çok kez el değiştirmiş. 19. yüzyılda Osmanlı padişahı Abdulaziz tarafından Mısır Hidivi İsmail Paşa‘ya verilmiştir. Emirgan Korusu 1940 yılında dönemin İstanbul Belediye Başkanı Lütfi Kırdar tarafından kamulaştırılarak, park olarak düzenlenmiş ve 1943 yılında halka açılmıştır. Koruyu senenin 12 ayı ziyaret etmek mümkündür. Korunun içinde bulunan Pembe Köşk Sosyal Tesisleri, doğanın içinde tertemiz orman havası, güzel manzarasına karşı kahvenizi, çayınızı yudumlayacağınız eşsiz yerlerdendir. Ayrıca kahvaltısı da çok özeldir.

Korunun tam orta yerinde kuşların ve ördeklerin bulunduğu gölet ve şelaleler ayrı bir güzellik. İstanbul’un her geçen gün biraz daha betonlaştığı bir durumda, böylesi yerleri ziyaret etmek, doğa ile iç içe olmak gerçekten çok iyi geliyor insana. Çok fazla ziyaretçinin gittiği bir yerin bu kadar temiz ve bakımlı olması da ayrıca çok sevindirici. Bütün bir günü burada geçirmek isteyen kişilerin yeme içme konusunda hiçbir sıkıntı yaşamaması için her türlü ihtiyaçlarına cevap verilen bir yer. Özellikle çokça lavabonun bulunması ve temiz olması da memnuniyet verici.
Koru benim yılda en az bir defa ziyaret etmek isteyeceğim bir yer oldu. Hele de Lale Festivali zamanı gidip o muhteşem atmosferi yaşamak çok çok güzeldi. Buraya yakın oturan ve sık sık ziyaret edenlerin çok şanslı olduğunu düşünüyorum. İnsanda hayranlık uyandıran korunun İstanbul’un stresinden ve kalabalığından uzaklaşmak isteyenlerin yeşillik ve deniz manzarasını bir arada bulacağı çok güzel bir yer.
Laleler ile toprağı halı gibi dokumuşlar, harika gözüküyor, en kısa sürede gideceğim, insanın ruhu tazelenir burada…